Avrupa’daki Türkiye Kökenli Seçmen Sandığa Neden Gitmiyor?
Oy Kullanamayanlar Daha İstekli, Seçim Hakkı Olanlar Umursamaz mı? Ne yaṣanılan Ülkenin , Ne de Yaṣanılan Ṣehrin Seçimlerine ilgiliyiz
27 Nisan’da Viyana’da yapılan erken yerel seçimleri, sadece oy oranları ya da kazanan, kazanamayan partiler üzerinden değil, katılım istatistikleri açısından da dikkatle incelenmesi gereken veriler ortaya koydu. Viyana Toplam nufus 2 Milyon civarı, Oy kullanma Hakkı olan 1 Milyon 300 bin. Secime katılan 696 bin Geçerli oy 681 bin. % 62 orantıya zor ulaṣtı. (Seçme hakkı olmayan 680 bin )Resmi olmayan tahminlere göre, yaklaşık 80 bin Türkiye kökenli seçmenin yaşadığı Viyana’da, sandığa giden kişi sayısı sadece 15 bin civarında kaldı %19 .(Tercihli oylar ve bir kısım mantıklı rakam eklenerek elde edilen bir sonuç ) Bu durum basit bir “katılım düşüklüğü” değil, aynı zamanda Avrupa’daki Türk toplumunun siyasetle olan karmaşık ilişkisini de açığa çıkarıyor. Seçim çalıṣmalarının büyük oranda boṣa çıktığı acı bir gerçek .Partiler ya da STK lar Seçmene ulaṣmanın ,sandığa götürmenin farklı yollarını bulmak zorunda.
Siyasi Temsil Hakkı Olanlar Sessiz, Oy Hakkı Olmayanlar İstekli
Buradaki en çarpıcı çelişki ise şu; Avrupa’daki Türk toplumunun bir bölümü, yerel veya genel seçimlerde oy kullanma hakkına sahip değil. Oturum izniyle yaşayan, çifte vatandaşlığa geçememiş ya da vatandaşlıktan çıkmış yüz binlerce kişi bulunuyor. Ancak gözlemler ve saha verileri, tam da bu kitlenin seçim süreçlerine daha fazla ilgi duyduğunu ortaya koyuyor. Sandık kurulduğunda oy kullanamasa bile takip eden, tartışan ve yönetime katılma arzusunu dile getiren bir kitle söz konusu.Oy hakkı olmayanlar , Oy hakkı olanları sandığa gitmesi konusunda iknaya çalıṣır konuma geldi.
Bu tablo, yıllardır Avrupa’daki akademisyenler ve siyaset bilimciler tarafından da dile getiriliyor: Oy hakkı olmayanlar, demokrasiye daha aç. Bu açlık, yıllarca Yurt dıṣında Türkiye için oy kullanamamanın bıraktığı siyasal bastırılmışlıkla da ilişkili.
Türkiye Seçimlerinde Yüksek Katılım Neden?
Yıllarca ne kendi ülkesi, ne de yaṣadığı ülke için oy hakkı olmayan Türk vatandaṣları ( Seçim zamanı konvoylarla , Uçaklarla Türkiye'ye giden küçümsenmeyecek rakamda insanlar vardı) 2012 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin yurt dışındaki vatandaşlarına oy kullanma hakkı tanımasıyla birlikte, Avrupa’da bir şeyler değişmeye baṣladı. Başta Almanya, Fransa, Avusturya , Belçika ve Hollanda olmak üzere birçok ülkede yaşayan Türk vatandaşları, Türkiye seçimlerinde yüksek oranlarda sandığa gitmeye başladı. Özellikle cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde bu oran bazı bölgelerde %60’ları buldu.
Bu yüksek ilgi, sadece Türkiye’ye duyulan bağlılıkla değil, aynı zamanda yıllarca siyasetin dışında kalmanın bıraktığı “temsil edilme arzusu”yla da açıklanabilir. İnsanlar ilk kez seslerini duyurabileceklerini hissettiklerinde sandıklara akın ettiler. Seçme ve seçilme özlemi, yıllarca ötelenmiş bir hak olarak hafızalara kazındı.
Avrupa’da Yaşanan Ters Paradoks
Ancak aynı seçmen grubu, yaşadıkları Avrupa ülkelerindeki seçimlerde bu ilgiyi göstermiyor. Oy hakkı olanlar dahi ya sandığa gitmiyor ya da seçim süreçlerine ilgisiz kalıyor. Bu durum, siyasi temsil açısından ciddi bir paradoksa işaret ediyor: Oy hakkına sahip olanlar, temsil gücünü kullanmazken; kullanamayanlar, bu hakkın eksikliğini en derinden hissediyor.
Viyana seçimlerinde yaşanan düşük katılım, sadece bir yerel mesele değil; Avrupa genelindeki Türk toplumunun demokratik sürece katılım konusundaki kırılgan duruşunun somut bir göstergesi. Oy kullanılmayan her seçim, Türkiye kökenli toplumun görünmezleştiği bir süreç oluyor.
Partiler ve Kurumlar İçin Alarm Zili
Buradan çıkan sonuç yalnızca seçmenlere değil, siyasi partilere ve kamu kurumlarına da bir mesaj veriyor. Türkiye kökenli seçmeni sadece seçim zamanı hatırlayan partiler, güven inşa edemedikleri sürece bu ilgisizlikle karşı karşıya kalmaya devam edecekler.
Öte yandan, yerel düzeyde oy hakkı olmayan ama bu ülkenin parçası olan binlerce insanı tamamen dışlamak da uzun vadede sosyal uyumu zedeleyecek bir faktördür. Oy hakkı meselesi, sadece bir hukuki statü değil, aidiyetin ve demokratik temsilin temelidir.
Sonuç Olarak Temsil Hakkı Sessizlikle Harcanmamalı
Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli seçmen, belki de ilk kez iki taraflı bir aynayla yüzleşiyor. Türkiye için seferber olan bu toplum, yaşadığı ülkenin ce șehrin geleceğinde neden sessiz kalıyor? Oy hakkı bir ayrıcalık değil, sorumluluktur. Ve bu sorumluluğu kullanmayan toplumlar, temsil iddialarını zayıflatır.
Viyana seçimleri bize bir kez daha gösterdi ki; demokrasinin sesi sadece oyla duyulur. Sandığa gitmeyen, susturulmuş sayılır. Ve susan toplumlar, başkalarının kararlarına razı kalır.
Kimbilir belki bir daha ki seçimde bu "Seçim Bonusu" konusunu gündeme getirip önerge verecek birileri çıkar .
Artık mizah galine gelen 30-40 yıl önce eskiden Türk siyasetçilerin seçimlerde mahalle, mahalle dağıttığı Odun, Kömür gibi konular vardı .
Adamların bir bildiği varmıṣ.
Viyana Seçimleri , Hayırlı Olsun