Türklerin yurtdışına göç etme süreci, özellikle 20. yüzyılın ortalarından itibaren hız kazandı ve çeşitli ekonomik, siyasi ve sosyal nedenlere dayanıyor. Bu süreci etkileyen en önemli dönemlerden biri, II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'daki yeniden yapılanma süreci oldu. Özellikle Almanya başta olmak üzere Batı Avrupa ülkeleri, savaşın yıkıcı etkileri nedeniyle iş gücü açığı yaşadılar. Türkiye de bu dönemde hızla artan nüfus ve işsizlikle mücadele ediyordu. Bu durum, Türk vatandaşlarının iş imkanları için yurtdışına yönelmesine neden oldu.
Göçün Başlangıcı: 1960'lar
Türklerin kitlesel olarak yurtdışına göç etmeye başlaması 1960'ların başına dayanır. 1961 yılında Türkiye ile Almanya arasında imzalanan "Türk-Alman İşgücü Anlaşması" bu sürecin başlangıç noktası oldu. Bu anlaşma ile Almanya, Türkiye'den vasıfsız iş gücü almayı kabul etti. Benzer anlaşmalar, ilerleyen yıllarda Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa ve İsveç gibi diğer Avrupa ülkeleri ile de imzalandı.
Bu dönemde Türkiye’de işsizlik yüksek, kalkınma süreci yavaş ilerliyor ve sanayi yeterince gelişmiyordu. Türk işçiler, Almanya gibi sanayisi gelişmiş ülkelerdeki yüksek maaşlı iş fırsatlarına büyük ilgi gösterdi. Başlangıçta "misafir işçi" (Gastarbeiter) olarak nitelendirilen bu göçmenler, kısa süreliğine çalışıp ülkelerine dönmeyi planlasalar da, zamanla birçoğu kalıcı olarak yerleşti.
Siyasi ve Ekonomik Nedenler
Göçün sadece ekonomik nedenlerle sınırlı kalmadığı, 1970'ler ve 1980'lerdeki siyasi olaylarla da şekillendiği görülüyor. Türkiye'de yaşanan askeri darbeler (örneğin 1980 darbesi) ve bu dönemdeki siyasi belirsizlikler, muhalif grupların baskı altına alınması ve artan iç çatışmalar, birçok insanı yurtdışına kaçmaya yöneltti. Özellikle siyasi baskılar sonucu Türkiye’den kaçan sol görüşlü ve Kürt siyasi hareket mensupları, Avrupa'ya iltica etti.
Aile Birleşimi ve Kalıcı Yerleşim
1970'lerin sonlarına doğru Avrupa'da petrol krizinin de etkisiyle işçi alımları azalsa da, bu sefer **aile birleşimi süreci başladı. Avrupa'da yaşayan Türk işçileri, eşlerini ve çocuklarını yanlarına getirmeye başladı. Böylece geçici olarak iş için gidilen bu ülkelerde, Türk nüfusu giderek arttı ve kalıcı yerleşim süreçleri başladı.
Bu dönemde Türkler, Avrupa ülkelerinde kendi kültürlerini koruyarak yaşamaya çalıştı. Kendi toplulukları içinde yaşamaya başlamaları, camiler, dernekler ve Türk marketlerinin açılmasıyla Avrupa'daki Türk toplumunun kültürel kimliği de güçlendi.
Günümüz: Yeni Nesil Göçmenler
21. yüzyıla gelindiğinde, ilk nesil göçmen işçilerin çocukları ve torunları da Avrupa'da yaşamaya devam ediyor. Artık işçi olarak değil, akademik ya da profesyonel kariyer peşinde olan yeni nesil gençler de yurtdışına göç ediyor. Özellikle son yıllarda Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz, döviz kuru dalgalanmaları ve gençler arasında artan işsizlik, üniversite mezunlarının yurtdışına yönelmesine yol açtı. Bu göç daha çok beyin göçü (nitelikli iş gücü göçü) olarak adlandırılmakta.
Ayrıca günümüzde Türkiye'den yurt dışına göç, sadece Avrupa ile sınırlı değil. Amerika, Kanada, Avustralya ve Körfez ülkelerine de Türkler göç ediyor. Özellikle bu ülkelerde eğitim, yüksek teknoloji sektörü ve girişimcilik fırsatları Türk gençleri için cazip hale geldi.
Türklerin yurtdışına göç etmesinde temel etkenler ekonomik fırsatlar, siyasi baskılar ve işsizlik gibi unsurlar oldu. Göç dalgaları ilk başta geçici gibi görünse de, zamanla kalıcı hale geldi ve Avrupa'daki Türk nüfusu giderek büyüdü. Bu süreç, iki taraf için de önemli sosyo-ekonomik değişimlere yol açtı. Bugün Türk diasporası, hem bulundukları ülkelerde hem de Türkiye ile olan ilişkilerini sürdüren önemli bir köprü konumunda bulunuyor.
Avrupa Medya